ÖRGÜTLÜ SUÇLAR VE SUÇ ÖRGÜTÜ KAVRAMI
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 220.maddesinde örgütlü suçlar, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlığı adı altında düzenlenmiştir. Kanun maddesi incelendiğinde suçun maddi unsuruyla birden fazla eylemin suç olarak tanımlandığı görülmektedir. Zira kanun maddesinde “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler”, “örgüte üye olanlar”, “üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenler” ve “örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapanların” eylemleri bu madde kapsamında düzenlemeye tabi tutulmuştur. Ne var ki kanun koyucu bu kapsamda birden fazla suç tipini TCK m.220 kapsamında düzenlerken suç örgütü kavramının ne olduğu konusunda bir tanımlamaya gitmemiştir. Bu hususta Yargıtayın yerleşmiş ilke içtihatları esas alınarak suç örgütünün gerek uygulamada gerekse doktrinde tanımı yapılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun YCGK, 24.01.2017, 2016/6-1272 E. 2017/28 K sayılı içtihadına göre 5237 Sayılı TCK m.220 kapsamında bir suç örgütünden bahsedebilmek için belli başlı unsurların gerçeklemesi gerekmektedir. Buna göre suç örgütünün;
Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması,
Örgütün üyeleri arasında ast-üst veya emir-komuta ilişkisinin olduğu gevşek veya sıkı bir hiyerarşik bağın bulunması,
Örgüt üyeleri arasında suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme olması,
Örgüt üyeleri arasında devamlılık-süreklilik gerektiren fiilerin işlendiği bir yapı olması,
Örgüt kapsamında amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
a) Üye Sayısının en az 3 kişiden oluşması:
Suç örgütünden bahsedebilmek için gerekli olan unsurlardan biri, suç işlemek amacıyla en az üç kişinin bir araya gelmesi ve bu birlikteliğin daimi-sürekli olması ayrıca bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte her 3 veya daha fazla kişiden oluşan topluluğun bir araya gelmesi örgüt suçunun oluşumu için yeterli değildir. Zira en az 3 kişinin bir araya gelmesinin yanında yukarıda Yargıtay CGK tarafından ilke içtihatla kabul edilen unsurların olması gerekmektedir. 3 kişi ve dahafa fazla olan bu topluluğun belirsiz sayıda suçu işlemek amacıyla sürekli olarak eylemde bulunması şarttır. Aksi halde kişilerin belirli bir suçu işlemek amacıyla bir araya gelip belirli bir veya birkaç suçu işledikten sonra dağılması halinde örgün varlığından bahsedilemeyeceği gibi bu halde ancak TCK m.37 kapsamında suça iştiraktan söz edilebilir.
b) Kişiler arasında hiyerarşik bir ilişkinin varlığı:
Sayıca 3 veya daha fazla kişiden oluşan suç işlemek amacıyla bir araya gelen bu yapıda yer alan kişiler arasında hiyerarşik bir ilişkisi olmalıdır. Hiyerarşik ilişki; örgüt üyelerinin bir veya birden fazlasının örgütün faaliyetlerini planlaması, iş bölümünü belirlemesi ve buna göre diğer örgüt üyelerine görevler vermesi, tüm bunlar için de diğer örgüt üyelerine emir veya talimat verme yetkisine sahip olmaları, diğer örgüt üyelerinin de bu konuda verilen talimatları yerine getirmekle yükümlü olduklarını kabul etmeleridir. Bu yapı içerisinde yukarıda bahsedilen görevlerin verilmesi ve buna ilişkin eylemlerin yapılabilmesi için o örgütün liderinin ve emir talimat ilişkisi içerisinde olduğu yöneticilerinin, üyelerinin olması gerekir. Bu yapıda, suç işlemek amacıyla bir araya gelen kişilerin aralarında astlık-üstlük ilişkisi içerisinde üst kadroda yer alan lider ve yöneticilerin vermiş olduğu talimatların alt kadroyu oluşturan üye veya diğerlerince yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde birbirleriyle aynı statüde olan, aralarında emir komuta ilişkisi içerisinde hiyerarşik bir yapının olmadığı arkadaşlık, akrabalık, komşuluk gibi sosyal ilişkilerin bulunduğu organizasyonların bir araya gelmesi halinde suç örgütünden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
c) Suç işlemek amacıyla devamlılık arz eden bir ilişki içerisinde biraraya gelme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2017/9-15.E, 2017/178.K.21.03.2017 tarihli kararında vurgulandığı üzere “TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen bu suç tipinde örgüt kurmak, yönetmek ve kurulmuş bir örgüte üye olmak” üzere ortak özelliği örgüt olan üç temel fiil söz konusudur. Bu kapsamda bir organizasyonun ne zaman suç örgütü olduğu, kim veya kimler tarafından ne zaman kurulduğunun tespiti çok önemlidir. Yargıtay 6.CD, 08.10.2008, 2008/5141 E. 2008/16603 K. vermiş olduğu kararda, suç örgütünün oluşup oluşmadığının somut delillerle kanıtlanması gerektiğini münhasıran mağdur veya tanık anlatımlarıyla yetinerek suç örgütü suçunun sübut bulamayacağını belirtmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından vurgulandığı üzere belirli bir suçu veya yalnızca bir suçu işlemek amacıyla bir araya gelinmesi halinde örgüt suçundan bahsedilemeyecek olup, bu halde TCK m.37 kapsamında suça iştirak gündeme gelecektir. Oysa suç örgütünden bahsedebilmek için sayıca fazla olan organizasyonun suç işlemek amacıyla aralarında hiyerarşik bir yapı içeresinde birden fazla veya sayısı belirsiz suçun işlenmesi amacıyla devamlı suretle hareket edilmesi gerekir. Söz konusu devamlılık unsuru her ne kadar kanun koyucu tarafından TCK m.220 de düzenlenmemişse de gerek Yargıtay gerekse doktrin devamlılık unsurunu örgüt suçu için aramaktadır. Bu çerçevede devamlılık unsuru suç örgütü ile iştirak suçlarının birbirinden ayıran en önemli kriter olarak karşımıza çıkmaktadır.
d) Suç işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması:
5237 Sayılı TCK m.220 kapsamında düzenlenen örgütlü bir suçun oluşabilmesi için gerekli olan şartlardan birisi de o suçu örgütlü olarak işlemeye elverişli üye, araç ve gerecin bulunmasıdır. Başka bir deyişle bir örgüt adı altında bahsi geçen suçun sübut bulabilmesi için bu organizyonun bir yapısının bulunması gerekir. Örgüt yapısı, lider ve yönetim kadrosuyla üyeleri arasında hiyerarşik yapı, bu yapının nasıl oluşturulduğu, örgüt üyelerin niteliksel birlikteliği ile her birinin o yapı içersindeki konumları, görevleri, nasıl organize oldukları, iş bölümünü nasıl yaptıkları gibi unsurlardan oluşmaktadır.
SONUÇ:
5237 sayılı TCK m.220 kapsamında bir suç örgütü tanımı yapılmamış olsa da gerek Yüksek Mahkemenin içtihatları gerekse doktirinel görüşler çerçevesinde suç örgütünün oluşabilmesi için gerekli olan belli başlı şartlar bulunmakta olup, sayıcı fazla olan her topluluğun işlediği eylemlerin suç örgütü kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu suçun tespitinde bahsi geçen unsurların irdelenmesi gerektiği gibi bu noktada iştirak halinde işlenen fiillerle suç örgütü kapsamında gerçekleşen eylemler arasında ince bir çizgi olduğunu da kabul etmek gerekecektir.
Mart 2020
Av.İbrahim Ethem ABİKOĞLU, LL.M.